Kütahya’da geçtiğimiz günlerde yaşanan korkunç bir olay, çevredeki herkesin dehşete düşmesine neden oldu. Psikiyatrik rahatsızlığı bulunan bir şahıs, bir kadının gözlerini oymasıyla sonuçlanan bir saldırıda bulundu. Bu olay, sadece kurbanın hayatını değil, aynı zamanda toplumda zihinsel sağlık sorunlarına yönelik algıyı da sorgulamaya itiyor. Medya tarafından yoğun ilgi gören bu tür vakalar, birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Özellikle şizofreni gibi zihinsel sağlık sorunları hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan bireylerin, bu hastalıkları nasıl yanlış anladıkları ve toplum üzerindeki etkileri, tartışılması gereken önemli bir konu.
Zihinsel sağlık, günümüzde hala birçok kişi tarafından yeterince anlaşılamıyor. Çoğu zaman, psikiyatrik hastalıklar hakkında sahip olunan bilgiler yetersiz kalıyor ve bunun sonucunda hastalara karşı damgalama (stigma) oluşuyor. Kütahya’da yaşanan bu olay, maalesef ki zihinsel sağlık sorunları olan bireylerin toplumda nasıl algılandığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Çok sayıda insan, şizofreni denilince akla gelen stereotiplerin etkisi altında kalarak, bu hastalığın tanısını koymadan ve durumu derinlemesine anlamadan ön yargılı bir hale geliyor. Olayın ardından yapılan yorumlar, zihinsel hastalıkların tehlikeli olduğu yönündeki yanlış algıları pekiştiriyor. Bu durum, zihinsel hastalıkları olan bireylerin tedavi arayışını olumsuz etkileyebilir ve tedavi olma şanslarını azaltabilir.
Kütahya'daki olay özelinde bakıldığında, failin zihinsel sağlık sorunlarının olduğu biliniyordu. Fakat bu, failin eyleminin toplumda yarattığı korku ve önyargıyı azaltmıyor. Saldırının detayları, hem medya hem de sosyal medya tarafından sıklıkla ele alındı ve olayın dramatik yapısı, izleyicilerde büyük bir merak uyandırdı. Ancak buradaki asıl mesele, failin zihinsel sağlık durumu olmalı. Tek başına bir bireyin eylemlerine bakarak, hastalığın tamamını birleştirmek, toplumda yanlış algılar oluşturmaktan öteye gidemiyor. Her ne kadar toplumsal güvenlik açısından bu eylem korkutucu olsa da, şizofreni hastası olan bireylerin çoğu aslında zararsızdır ve tedavi ile normal bir hayat sürebilirler.
Medyada zihinsel sağlık temsilinin nasıl yapıldığı, kamuoyunu bilgilendirme yerine yanlış anlamalara yol açabilir. Haberlerde genellikle şizofreni kelimesi, şiddet ve tehlike ile bir arada kullanılır. Bu durum, hem zihinsel hastalıkları olan bireyler için toplumsal damgalama oluştururken hem de bu hastalıkların tedavi edilebilirliğine dair olan farkındalığı azaltıyor. Medya, bunu yaparken 'şizofreni' gibi terimleri kullanmak yerine, daha bilgi verici ve empati oluşturan diller kullanması gerektiğini unutmamalı. Zihinsel sağlık alanında yapılan haberler, toplumun zihinsel hastalıkları nasıl algıladığını etkiler ve bu nedenle daha hassas bir dil kullanılması gerekmektedir.
Kütahya'daki olay, zihinsel sağlık konusunda toplumda bir farkındalık yaratılması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu. Uzmanlar, zihinsel sağlık hizmetlerine erişimin artırılması ve toplumda bu konudaki farkındalığın yükseltilmesi gerektiği konusunda önerilerde bulunuyor. Her bireyin, ruh sağlığına dair bilgi sahibi olması ve psikolojik destek arayışının normalleşmesi gerektiğini vurguluyorlar. Bu sayede, şizofreni gibi hastalıkların toplumda yarattığı korku ve yanlış algılar aşılabilir.
Kısacası, Kütahya’da yaşanan bu korkunç olay, zihinsel sağlık sorunları ve toplumsal algılar arasındaki ilişkiyi gözler önüne serdi. Bu tür trajik olayların, toplumda bilinç uyandırmaları ve daha fazla bilgi paylaşımını teşvik etmeleri gerekiyor. Zihinsel sağlığa dair farkındalığın artırılması ve damgalamanın azaltılması için derin bir anlayış ve empati oluşturulmalıdır. Medya ise bu süreçte daha sorumlu bir yaklaşım sergilemeli, olayları aktarırken bilgi verme ve toplumsal bilinçlendirme yönünde çaba göstermelidir.