Son günlerde, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik gerçekleştirdiği hava saldırıları, uluslararası kamuoyunda büyük bir infiale yol açtı. Saldırılar, başta Filistinliler olmak üzere, dünya genelinde birçok insanın tepkisini çekti. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve çeşitli ülkelerin liderleri, saldırıları kınayarak insan hakları ihlalleri konusunda endişelerini dile getirdi. Ancak ABD yönetimi, İsrail'in haklı savunma hakkını destekleyerek bu çatışmanın bir parçası olarak ortaya çıkan uluslararası gerilimi daha da körükleyen bir mesaj verdi.
Dünya genelinde birçok ülke ve sivil toplum kuruluşları, Gazze'ye yönelik saldırıları kınamak için harekete geçti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, "Hava saldırıları sivil halka yönelik hedef almalıdır, bu durum kabul edilemez!" diyerek, olayın arka planındaki karmaşık siyasi durumu ve insani krizi öne çıkardı. Ülkeler, Gazze'deki sivillerin yaşam şartlarını ve sivillere yönelik saldırıları eleştiren bildiriler yayımlarken, sokaklarda yapılan protestolar, insan hakları için seslerini yükseltti. Ortadoğu’daki durumu düzeltmek için diplomatik adımlar atılması gerektiği vurgulandı. Bu bağlamda, birçok Avrupa ülkesi, barış çağrılarında bulunurken, Türkiye, İran ve bazı Arap ülkeleri İsrail'in eylemlerini şiddetle kınadı.
Her ne kadar dünya kamuoyunda Gazze'deki saldırılara karşı büyük bir tepki olsa da, ABD yönetimi, yaptığı açıklamalarla İsrail'in yanında olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Biden, yaptığı konuşmada, "İsrail'in kendini savunma hakkı vardır ve bu hak, uluslararası hukuk çerçevesinde korunmalıdır." dedi. Bu açıklamalar, uluslararası toplumda yankı uyandırırken, bazı liderler ABD'yi İsrail'in saldırılarına dolaylı bir destek vermekle suçladı. ABD'nin bu tutumu, bölgedeki gerilimi artırabileceğinden endişe ediliyor.
Bu gelişmeler, ayrıca ABD'nin Ortadoğu'daki uzun yıllardır süregelen stratejik politikasını gözler önüne seriyor. İsrail ile kurulan yakın ilişki, özellikle askeri ve ekonomik yardımlar üzerinden şekilleniyor. Ancak, bu destekle birlikte gelen eleştiriler, ABD'nin uluslararası imajını zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki barış sürecini de tehdit ediyor. İnsan hakları savunucuları, ABD’nin bu tavrını değiştirmesi ve tarafsız bir tutum alması gerektiğini savunuyor.
Sonuç olarak, İsrail’in Gazze saldırıları, uluslararası ilişkileri derinden etkileyen bir olay olarak karşımıza çıkıyor. Bir yanda kadınlar ve çocuklardan oluşan sivil kayıplar, diğer yanda ise devletlerin ve uluslararası kuruluşların tepkileriyle birlikte ABD'nin açıklamaları arasında gidip gelen bir dengenin hâkim olduğu bir ortamda, insanların paylaştığı acılar ve dilekler öne çıkıyor. İnsani bir kriz yaşanırken, savaşların hiç bitmeyeceği düşüncesi, özellikle genç neslin geleceği üzerinde kara bir bulut gibi duruyor. İki tarafın da kaybetmediği bir barış, tarihsel ve siyasi diyalogların ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.