Ramazan ayının manevi atmosferi, toplumları bir arada tutan geleneklerle daha da derinleşiyor. Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi Bilecik’te de bu dönemde kendine has gelenekler yaşatılıyor. Ancak bu geleneklerden bir tanesi, özel bir parantez açılmayı bir hayli hak ediyor. 30 yıldır Bilecik’te ramazan topu geleneğini sürdüren bir dede, sadece fiziksel bir eylem gerçekleştirmiyor; aynı zamanda topluma dayanışma, birlik ve beraberlik duygusunu da aşılıyor. Üstelik bu geleneği devam ettirirken hiçbir ücret talep etmiyor. İşte, Bilecik’teki bu örnek olayın arka planı ve önemine dair detaylar...
Ramazan ayı boyunca sahur ve iftar vakitlerini duyurmak için kullanılan ramazan topu geleneği, ülkemizde yüzyıllardır varlık göstermektedir. İlk kez Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1826 yılında İstanbul’da uygulanmaya başlanan bu gelenek, zamanla Anadolu’nun dört bir yanına yayılmıştır. Ramazan topu, kişinin hafızasında kutsal bir anlam taşımasının yanı sıra, toplumsal bir etkinlik olarak da büyük bir önem taşır. Nostaljik bir deneyim sunarak, toplum üyeleri arasında dayanışmayı pekiştiren bir işlev görür. Her akşam ramazan topunun patlatılmasıyla birlikte herkesin iftar vaktine hazırlandığını bilmesi, toplumsal bir birlik oluşturur. Bilecik’teki bu uygulama ise, yıllar içinde pek çok aile geleneğinin sürdürüldüğü şekilde devam ediyor.
Bilecik’te ramazan topunu patlatan kişi, bu geleneği 30 yıldır sürdüren yaşlı bir dede. Yaşına rağmen, bu geleneği bırakmamış olması takdire şayandır. Her akşam, Bilecik’in pek çok noktasında toplanan kalabalığın arasında, heyecanla beklenen an geldiğinde, topun patlaması muazzam bir coşkuyla karşılanır. Dedemiz, sadece bir görev icra etmenin ötesinde, aynı zamanda toplumsal bir değer yaratma çabasında. Onun öyküsü, genç nesiller için de bir ilham kaynağı olup, toplumsal bağların nasıl kuvvetlendiğine dair önemli bir örnek teşkil ediyor. Bütün bu süreç, onu sadece bir geleneksel figür değil, aynı zamanda Bilecik’in hafızasının yaşayan bir parçası haline getiriyor.
Ramazan ayında pek çok insan, dedenin bu çabasını ilgiyle takip ediyor. Topun patlaması ile birlikte, herkesin oraya toplanmış olması ve muhabbet etmek için fırsat yaratması, şehirde güçlü bir sosyal birliği ifade ediyor. Bu durum, özellikle de gençlerin bu geleneği yaşatmayı öğrenmesi açısından son derece önemlidir. Dedemiz, genç nesillere bunun ne kadar kıymetli olduğunu anlatmaya çalışırken, her anını nasihatlerle değerlendirmekte. “Her akşam buradayız, bu gelenek yaşamalı” diyor. Onun bu cesareti, sadece bireysel bir çaba değil; aynı zamanda toplumun belleğini koruma aracı olarak değerlendirilebilir.
Dededen gelen bu örnek, sadece Bilecik’le sınırlı kalmayıp, Türkiye’nin farklı yerlerinde benzer geleneklerin nasıl yaşatıldığını da sorgulatmaktadır. Geçmişin dayanışma ruhunu bugüne taşıyan bu tür uygulamaların azaldığı günümüzde, Bilecik’teki bu başarılı örnek, herkese ilham veriyor. Ayrıca, bu tür geleneklerin yalnızca yaşatılması değil, aynı zamanda toplumsal bir kimliğin ve birliğin oluşturulmasında önemli bir rol oynaması gerektiği de gözler önüne seriliyor.
Sonuç olarak, Bilecik’te 30 yıldır hiç ücret almadan ramazan topu geleneğini sürdüren bu dede, yalnızca bir geleneği yaşatmanın ötesinde hayatın ta kendisini camiaya sunmaktadır. Bu tür yerel geleneklerin, toplumda nasıl bir fark yarattığını görmek, gelecek nesiller için ve toplumsal bağların güçlenmesi açısından son derece önemlidir. Bilecik’in ramazan topu geleneği, sadece bir gelenek değil; aynı zamanda birlikteliği, beraberliği ve paylaşımı esas alan bir yaşam biçimidir. Her gece yükselen top sesleri, Bilecik halkının manevi yönünü güçlendirmeye devam ediyor.